Masa Akademi

Şiirler (Mehmet Aydemir)

Bilgisiz Farkındalık…

Doğan güneş ufuktan başını kaldırmıştı derler Oysa güneş hep aynı yerindedir Güneş ne batar, nede doğar Değişen dünyanın eksenidir… Aşk derince bir hissiyat Uğruna nice riskler aldıran Kimine göre, neye göre var Yokluğu; varlığı kadar halden anlamayan bir muamma… Yaşam hiçbir zaman durmayan Akışkan Değişken Evrimleşen Olgunlaşan ve hatta dibine düşen Bitti dediğinde yeniden başlayan… […]

Bilgisiz Farkındalık… Read More »

Özlenmek II…

Zaman acımasız değil, hiçbir zaman Zaman şahitlik eder, olacaklara Olmuşlar ise anılarda saklıdır, zihnin derinliklerine işler Özlemek / Özlenmek Göreceli kavramlardır… Kayıplarımız var, paylaştığından anıları Bölüştüklerimiz var, bir bütünü Ödeştiklerimiz var, içimize sığmadığından Birde hep eksiktir, hiç ulaşılmadığından… Özlemek / öz/lemden/dir Özel/dir bir bedene sığdığından… Özlenmek ise yüce kavram Öncelikle bir gönülde yer almak Sonra

Özlenmek II… Read More »

Adalet…

Bugün sana lazım diyenler, bilmez misiniz Ozan söylemiş “Gün gelir sana da lazım olur.” Diye… Adaletin olmadı yerde, türküler söylenmez ÖZGÜR Meyveler tatsız, dualar manasız, fikirler kayıp Düşünceler zincirlere vurulmuş, diller bağlanmış, Doğan güneş kırmızı, gün kara ve bulutlar ağlar şimdi… Adalet dil, din, ırk ve mezhep tanımaz Bugün doğuda Kürt, Alevi, Ermeni, Kuzeyde Laz,

Adalet… Read More »

Özlenmek I…

Gözü peklik değildi, özlemek Delikanlılık etmek ise hiç değil, eğer mertlik ise söylemek Haykırmak bazen çare değil Gözünden sakınmak / sahibi olduğundan… Tütüyor uzakta, hiç sönmediğinden Uzuyor bakışlar, hiç sanki geçmemiş zaman Asi hala, sorsan can bedenler ayrılmadığından… Dudaklar nemli ve ıslak / arada kuruyan Yürek içten içe sarmal / birde meraklı Bir girdap tek

Özlenmek I… Read More »

Ağlama duvarı ağladı…

İlklerin ve oluşların özüdür T-NRI; Mazideki yeminlerin yükü Şimdilerin içinde bulunduğu hal Çocuklarımızın gelecekteki gülüşleri Sondan önce sevişmelerin busesidir… Her kul affet der T-NRIYA; Kul hesap vereceğinden af dileyebilir Kul ağlar ve içten temizlenir günah ve kirden Lakin bakanlar ve başkanlar; Devlet ağlama duvarı değildir başta isen… Son yıllarda bir söylem çıktı ortaya Önüne gelen

Ağlama duvarı ağladı… Read More »

Kokusuz düşler…

Düşmüşlerdi bir kere dünyaya Kimimin zikrine, kiminin fikrine Akıl haykırırdı essiz ve nadide bir örnekçe sine. Düş çıplak hatta nü Hoyrat ve çılgın, dönüşmek istercesine Gem tutmaz ve özgürlükçü firari. Var olma hissiyatı Var olabilme ümidi Var olunca ortaya koyabileceğiz bir aşk adsız. Henüz ağlamamışken Henüz sana ninni söylenmemişken Henüz sen bir şeylere anlam verememişken

Kokusuz düşler… Read More »

Beyaz gömlek…

Tarihe bir not alalım, beyaz ton sesinden “Ey Türk gençliği” diyen Atamın… Ve SİZ ülkemin gençliği bilin Özgürlük için yola çıkıldığında; 19. Mayıs’ta Samsun’dan Cephe de Sırt sırta veren ecdadın Kurtuluş savasında dökülen kanlarımızda din, dil, ırk, mezhep ayırmadı… Bir notadır; Anadolu’yu uyandıran; o çığlık” Karaoğlan nirede HA evlatlar” diyen ananın Tarih toprağa yazar beyaz

Beyaz gömlek… Read More »

Emanete ihanet edilmez…

Kanar, inceden bir sızı Uzar, bulutların ötesinde hür Tükenmez, hasrettir inceden kar altında saklı Can işte, suskun ve mağrur bakar… Gözlerin kapanır, ben düşünürüm Gözlerin yeşil veya mavi bakar, ben düşünürüm Uzar bakışların, inceden ben düşünürüm Sen hayal edersin sevgiliyi, ben diye düşünürüm… Düş emanet, hiç bilmediğin sırların hazinesinin bir parçası Düşler bir yumak, hiç

Emanete ihanet edilmez… Read More »

Düşünceler de ağladı…

Bir söylem, bir kaide idi devletlik Görüş değil, Bir sağ veya sol benimsemesi de değil, Bir ana fikri temsil ederdi. “Babo” Devlet adamlığı ise namus, adamlık idi Hatayı kabul etmezdi, Sebebi evlatların bekler “Babo” gibi… “İhtarname çeken TÜRK halkı” Siz ey adamlar Ey kravatlılar Ey koltukların üstünde oturanlar, bilmez misiniz emanettir o; Tanrı vergisi nefes

Düşünceler de ağladı… Read More »

Neyin, Neresindeyiz…

Bir poyraz aldı seni benden Dalıp gittim yine dalgalara. Bekler insan, umuttan Umut eder, zamandan Zaman şimdi şu an hain, gaddar üstelik… Öldüm mü? Bilemedim Cimdik attım bir an bacağıma, canım acıdı. Böyle hissedermiş galiba insan, heyecandan Heyecan biraz sonraki, gelecek Gelecek dediğin bir muamma, en alasından Teslim oluyordu mana dalganın turkuazına ve koynuna şimdi…

Neyin, Neresindeyiz… Read More »

Islanırken yanmak…

Hep bir uğraş, Hep bir dört bilinmeyenli denklemdir, Arzu, his, aşk ve sevmek… Güzellik göreceli kavram; Kime göre… neye göre… Ruh diyordu üstat, Kimine göre içinde olan çocuk, hiç elini tutmadığın Kimine göre aradığı ruh ikizi… Aslında denklemi oluşturan mana; enerjiydi Arzu, istek, yaşam sevinci ve akışkan zaman… Eylem ve sonuç oradan, köse başından baksa

Islanırken yanmak… Read More »

Kendi Yalanına inananlar…

Kendi Yalanına inananlar… Önce fikirlerini, sonra Zikirlerini sattılar! Dövüştüler kendileri ile, sonra İdeallerini 30 yıl barikatla kapattılar! “Para elin kiri dediler”, sonra Kölesi oldular! Söylemler bir gaye, boşa söylenmezdi, sonra Olmayan köyün yolunu yaptılar! Yalancı köyün kavalcısı geçmiş seyre, Elinde kavalı bakar deyü deyü… Namus işçisiyiz fabrika ve tarlalarda, sonra Borçlarını bize ödettiler! Elimiz çamurlu

Kendi Yalanına inananlar… Read More »

Gecenin karasında kaçak düşlerimiz…

Gecenin karasında kaçak düşlerimiz… Kimse bilmez, dert anlamaz Gönül bu aka da konar, karaya da Düşmeye görsün sevda… zifiri karadır Göz görürde, akıl almaz… düşer pusuya Aşk bu, Pusuya yatmış… elleri açmış Hiledir arkadaşı, köse başını tutmuş Sevk ve haz ise sokak başını… lakin titrek Tutku ve teslimiyet ise… dünden yenik Her şey gibi; gecelerde

Gecenin karasında kaçak düşlerimiz… Read More »

Yanık düş…

Yanık düş… Düştü, beynime derinlerine Yazık az önce gerçek idin Biraz sonra gelecek olacaksın Ta derinliklerinde yaşanmamışlıkların… Of diyen dudakların puslu ısısı, Susma Aynalara yansıyan gülüş, beni benden alma…. Bilmez misin, derinlik sığ bir ifade Gelenler bir haberdardır dünden Ölenler ise yarınlardan Hepsi bir muammadır en alasından… Of diyen dudakların puslu ısısı, Susma Aynalara yansıyan

Yanık düş… Read More »

Hasat bekler pusul düşler…

Hasat bekler pusul düşler… Düşler ekeriz toprağa, kucağımızda buğday gibi Sonra bekleriz yağmurun yağışını, Her gün sabah düşen kıradır, onlar için aş ve su Günün ortasında vuran güneşin ışınıdır, boy vermesi için can Günü şahnesini kapatan günbatımı, bir nefestir… Düşler demişken; Onlarında bir umudu var, Boy vermek gibi, Göğe yükselmek gibi, Toprağa düşüp, üremek gibi

Hasat bekler pusul düşler… Read More »

Kitap ayraçları…

Kitap ayraçları… İlk okuduğun önsözün akabinde; düşlerinle flört eder, 1.ci Sayfa ile eşlik eder sana, başı düşer 2.ci sayfayı çevirdiğinde göz koyar bilgine, 3.cü sayfada artık arkadaşıdır güz düşlerinin… 4,5 ve 6.cı sayfa derken, tohum eker Bazen hüzün ve hazan olur, Bir bakmışsın dost olmuş sana dosttan öte, Bakmışsın, sana fikir olmuş en alasından… Bazen

Kitap ayraçları… Read More »

Yalanların yatacak yeri yokta, senin var mı?

Yalanların yatacak yeri yokta, senin var mı? Yalanlar yığınlarca, Deste deste, demet demet Tutkuların ve koltukların kucağında, Kah orada, kah burada Gizli sevdaların, kaçak çayı tadında Görenler zanneder ki götürecek beraberinde… Ne uğruna, kim seçti SENİ Ne için, hangi güç kurtarır SENİ Amaç kimin, gün gelir oda KOKAR Gaye kimin gayesi, bir uğraştı o da

Yalanların yatacak yeri yokta, senin var mı? Read More »

Dibine kibrit suyu dökem de…

Dibine kibrit suyu dökem de… Aşk gönülle sığar da, Neden fikir firar eder… Sevda yüreğe düşer de, Akıl neden terse yol alır… Sevgi nasır misali yer yapar da, Bir yâr ile neden yetinmez yiğitler… Dünkü sevişmeler yitik ve düşkün, Şimdiki adı olmuş kahpelik… Dişi kuş yuvayı yapar da, Nedendir kısır çekişmeler… Zor iştir insanın huyları,

Dibine kibrit suyu dökem de… Read More »

Hep bir tık eksik…III

Hep bir tık eksik…III Ölüm… ufuksuz bir muamma, Bildiklerimiz ile bilmediklerimizin (olgunluk- mertebe- doyum) gibi anlamların ardından gelir Tanrının koşulsuz kuralı diyorlar/ doğası gereği yaşamın, Hangi gizli ifadenin; gizli enerjinin/ aurasını yansıtıyor, Hangi essiz yaşamın/ hani hiç gülmeyen busenin ifadesidir O? Sonuç olarak/ sevap ve günahlarımızın sağlaması mı ile yargılanacağız, Yoksa bir adaletsiz/ dağılımın, düzensizliğin

Hep bir tık eksik…III Read More »

Hep bir tık eksik…II

Hep bir tık eksik…II Hayat … kocacık bir muamma, Tamimleri zorlayan (algı- farkındalık -an) gibi değişkenlerin ardından gelir Tanrı vergisi diyorlar/ hangi bilinmesin, Hangi gizli duygunun; gizli hallerinin/ pekişmesinin portresi, Gün saatinin/ içine gizlenen onca psikolojik vaziyetler mi? Çıkarlarımız için/ kendimizi yontuğumuz o bedenlerimiz mi? Yoksa bir zamanın/ devinen dolanık-lıkları mı? Kim bilir! Her yaşattığımız/

Hep bir tık eksik…II Read More »

Hep bir tık eksik…I

Hep bir tık eksik…I DOĞUM…koca bir muamma, Bilemezsin ne denli bir (durum-vaziyet-plan)nın ardından gelir Babam nasıl bir güne/ uyanmanın hazını yaşamıştı, Ya annem; o gün/ bugün ne pişirsem in telaşında, Yemeğin ardından içilen/ kahvenin tadı mı etkili? Yemekten sonra yenilen/ el açımı baklavanın Karadeniz’den gelen fındığın tadı mı? Yoksa bir kavuşmanın/ özleminin, doğallığı mı? Kim

Hep bir tık eksik…I Read More »

Ben seni özgürleştiğim, gün kaybettim…

Ben seni özgürleştiğim, gün kaybettim… Dört duvar konuşmaz derler,                                Yanılıyorlar… Hapislik kişiyi pekiştirir, olgunlaştırır deler,                                Aldanıyorlar… Esirlikten kurtulduğum gün, Yeni hayatımın günü, aldığım o kitap… İçindeki satırlarından biri,                                Beni yeni bir hapisliğe itiyordu… Yazar dahil, Hatta okuyan sen, Okuyacaklarından hiçbiri,                                Benim okuduğumda ulaştığım; o yeni his ve hapisliği anlayamaz… Kulağıma değil,

Ben seni özgürleştiğim, gün kaybettim… Read More »

Benden öte… Sıladan beri…

Benden öte… Sıladan beri… Dalıyor bakışlarım, Biraz buğulu, bir o kadar titrek Uzağa desem değil, aha şuracıkta gözlerimin önündesin… Aşk acısı diner dediler, Ne kekik kokulu o havlu nede lavanta kokan o bahçe, Senin yokluğunda içime su değil, gözlerimin önündesin… Fırtınalı havalardan kalan o boğaz kokusu, Kadıköy’de içtiğimiz çay ile simit, Vapura binerken ardında kalan

Benden öte… Sıladan beri… Read More »

Şairler ve siz…

Şairler ve siz… Hep yarımdır aralarındaki ilişki, Hep özlenen metafordur, Bugüne dek hiç; Tam tarif edilemeyen, Hep “Biraz daha iyisi tabir edilemez miydi?” sorusu… Sevmeyi; en iyi kim anlattı, Aşkın; o hissiyatını kim geçirdi okuyucuya Tutkuyu; kim anlatabilmiş aşığa Ya hasreti; yaşayan o yüreklere merhem Sabırsızlıkları kim beklemiş, Soğuk kaldırımlarda Sıla beklenen oldukça, Özleme sarılan…

Şairler ve siz… Read More »

Scroll to Top