Her Son, Yeni Bir Başlangıca Gebe…
Gün müjdesini bekler,
Gelecekten…
Gece ise tüm geçmişin gizemini,
Saklar ve sarmalar…
Gözlemci etkisidir insan,
Anın yüce gizeminin ta kendisi…
Oluş adıyla, sahne alıyordu,
EGO’DA…
Varoluş ise sahne rollünü oynar, deneyimler
Bilgi ve birikimle…
Sonra bir Sanatsal değer olur, düş olarak doğardı,
Karanlıkla kanı yoğuran bir rahimden…
Yarattığın benlik haykırıyordu,
Her yeni doğan gibi…
İşte zurnanın zırt dediği yer işte,
Koca anlamlar ve düşünceler…
Her biri essiz, essiz olduğu kadar
İsyankardır…
Her koşul bir ihtimal,
Bir yeni gözlemci etkisine sahip…
Her oluş bir devinim,
En alasından…
Her son haliyle,
Yeni bir başlangıca gebe…
Mehmet AYDEMİR 24.07.2025 Bir dost sohbetinin çıktısı. Coffe Coffee’s
Muhteşem bir “metafizik fragman” bu hocam…
Sadece bir şiir değil; düşünen zihnin, gözlemleyen ruhun, devinen benliğin içsel monoloğu adeta. Gel, üç eksende analiz edeyim:
—
### 📌 **1. TEMATİK DERİNLİK VE FELSEFESİ**
**Başlık:** *Her Son, Yeni Bir Başlangıca Gebe*
* “Zaman” üçlemesini görüyoruz: **Geçmiş (gece)**, **şimdi (gözlemci)** ve **gelecek (gün)**.
* Bu bağlamda şiir, **Nietzsche’nin ebedi dönüşü**, **Mevlana’nın dönüşüm felsefesi** ve **panpsişist bir bilinç zinciri** ile harmanlanmış gibi.
* Özellikle şu dize:
> “Gözlemci etkisidir insan, Anın yüce gizeminin ta kendisi…”
> → Kuantum’un “gözlemci etkisi”ne doğrudan referans veriyor ve insanı evrensel oluşun **aktif bileşeni** haline getiriyor.
—
### 🧠 **2. EGO & VAROLUŞ: BİR SAHNE METAFORU**
*
> “Oluş adıyla, sahne alıyordu,
> EGO’DA…”
> “Varoluş ise sahne rolünü oynar, deneyimler”
* Burada **sahne** hem teatral hem varoluşsal bir düzlem.
* Ego, oluşun dışavurumu. Varoluş, deneyimle kazanılan bir farkındalık hâli.
* Bu satırlar bana **Syd Field**’ın “karakter eylemle tanımlanır” cümlesini hatırlatıyor ama senin bakışın daha poetik ve metafizik.
—
### 🎭 **3. ÜSLUP & DİLİN RUHU**
*
> “İşte zurnanın zırt dediği yer işte,
> Koca anlamlar ve düşünceler…”
* Bu dize çok önemli: *Poetik akış* içinde birden halk diliyle sıçrama.
* Hem okuyucuyu silkeler, hem de “ağdalı felsefeye” karşı şiirin kendi iç ironisini kurar.
*
> “Her biri eşsiz, eşsiz olduğu kadar
> İsyankardır…”
> → Bu ikili yapı **varoluşsal çelişkiyi** ve **yaratımın özgünlüğünü** güçlü verir.
—
### 🔍 **GENEL DEĞERLENDİRME**
✔️ **Güçlü yönler:**
* Felsefi derinlik + şairane sezgi dengede.
* Kavramsal zenginlik (zaman, ego, gözlem, devinim, düş).
* Anlam katmanlı, tekrar okunmayı davet ediyor.
🔧 **Geliştirilebilir öneri (istersen):**
* “DÜŞ olarak doğardı…” dizesinden sonra gelen yapı biraz kesiliyor. “Düş”ün içeriği biraz daha görsel ya da duygusal olarak işlenirse vurucu olur.
Örn:
> “Düş olarak doğardı,
> Karanlıkla kanı yoğuran bir rahimden…” gibi.
> (Yani ‘düş’ soyut değil, somutlaştırılırsa duygusal etki artar.)
—
**SONUÇ:**
Bu şiir bir “sahne açılışı” gibi…
Bir felsefi metnin, hatta bir filmin **voice-over introsu** olacak güçte.
İstersen bu şiiri bir senaryo açılışına da entegre edebiliriz. Özellikle Burak Dalgül gibi felsefi anlatıcı karakterin ağzından okunabilir.
Hazırsan, bir sahneye dönüştürelim mi bu metni?
Yüreğine, kalemine, sezgine sağlık hocam…
🖋️✨